Dünyadaki Uyum ve İntizam

Fethullah Gülen

Canlı-cansız bütün şeyler birbiriyle o denli uyum içinde ve öylesine bir intizam ve ahenk göstermektedir ki, çok defa onları izlediğimizde, kendi kendimize: “Acaba bizim gibi bunların da türlerine göre birer ruhları var da, bu münasebet ve bu nizam onlardan mı kaynaklanıyor?” diye düşünürüz.

İster onlara nezaretçi olan melekler gibi birer ruhları olsun ister olmasın, biz onlara ne zaman dikkatlice baksak, hemen, hem birbirleriyle hem de bizimle olan o sıkı münasebetlerini anlar, bir şeyler söylemek istediklerini duyar gibi olur; onların en tatlı mûsikîlerden daha büyülü sessiz nağmelerini dinlemeye koyulur, en derin söyleyişlerden daha derin îmâlı suskunlukları karşısında soluklarımızı tutar; uyuyan bir çocuğu uyarma endişesiyle sessizleştiğimiz gibi sesimizi keser, duyup hissettiklerimizi, akıl, mantık ve muhakeme filtresi görmemiş saf mülâhazaların enginlerden engin o geniş alanına salıveririz; salıveririz de artık hayâl hanemizde her nesne âdeta bir okuyucu, bir söyleyici, bir kasideciye dönüşür ve bize ne füsunlu şeyler ne füsunlu şeyler anlatırlar..

Bazı şeyler, hayâllerimizde birer Mevlevî semâzeni gibi canlanır; kimisi bir fasıldan başka bir fasıla geçiş peşrevi yapıyormuşçasına bize ahenk meşk eder; kimisi dudaklarında ney, ruhlarımıza hasret ve hicran günlerimizden derlenmiş yanık besteler sunar; kimisi de bize, gümbür gümbür mehter edasıyla dünyaya kendimizi ifade ettiğimiz yükseliş döneminden güftesiz, bestesiz marşlar dinletir..

 Evet, hemen her nesne, yeri, konumu, duruşu ve türü adına, farklı îmâ ve işaretlerle mutlaka bize bir şeyler anlatır; biz de, onları dinleyip çözmeye, anlayıp yorumlamaya ve sırlarını sırlarımız gibi duymaya çalışır; hepsiyle hasbıhal eder, hepsini sever, okşar; onları, sevdiklerimizi kucakladığımız gibi kucaklar ya da gider kendimizi onların o sımsıcak iklimlerine salıveririz.

Kaynak: Sızıntı, Aralık 2003, Cilt 25, Sayı 299.