LEYLAK RESİTALLERİ

Nazif Özaslan

Bahçemin köşesinde bir leylak ağacı var. Yıllar içinde bu leylakla aşina olduk ve bir aşk oluverdi aşinalık. Ben leylakla arkadaş oldum. Leylağın yapraklanmasını, tomurcuklanmasını, salkım salkım açmasını gün be gün seyrettim ve kaç kere leylaklara dair şiirler yazdım, günlükler tuttum, hatıralar karaladım. Leylak mevsimi her sene daha da hasretle beklediğim kutlu bir zaman dilimi oldu. Yeşil dallarda eflatun, beyaz, mor renklerle salkımlar. Serin bahar rüzgarlarının esnettiği salkımlardan bahçelere, sokaklara evlerin içlerine yayılan, savrulan o bayıltıcı koku… fısıltılarla, ince ince fısıltılarla, salkım salkım esnemelerle, dalgalanmalarla bir sırlı aleme açığa çıkartan leylak nefesleri…

Mevsim leylak mevsimi ve leylaklar söylüyor şimdi senenin şiirini… Bahçelerde, parklarda, yollarda leylaklar şimdi bir güzellik tablosu, yücelme, esrime istasyonu…. Her leylak şimdi renk renk, koku koku, fısıltı fısıltı bir güzellik senfonisi okuyor, bir sırlı güzelliğin şiirini söylüyor… İnsan bu güzellik karşısında, leylakların alemine dalıyor. Gönül ferahlık aydınlık ve genişlik içinde bir huzurda… Leylakların yazdığı şiiri heceliyor. 

Leylak, bir renge ismini veren çiçek. Kökeni Akdeniz’e dayalı olan leylak Uzakdoğu’da, Balkanlar’da ve Doğu Avrupa taraflarında yaygın olarak yetişen bir çalı veya birkaç bedenli bir ağaç, ağaççık.  Avrupa’ya gelmesinin bir sefirin Osmanlı bahçelerinden getirmesiyle olduğu söyleniyor. İlk giden hangi hevesle, hangi hatırayı gönlünde taşıyarak götürmüştür kim bilir? Bu güzel çiçeğin hasreti kıtalar aştırmış: Amerika’ya Avrupa’dan gidenler götürmüş.

“Çalı Kraliçesi” de denilen leylak, her coğrafyaya uyumlu bir çalı, ağaç. Öyle çıtkırıldım, nazlı değil, soğuklara, hatta eksi 20, 30 dereceye kadar sert haşin kuzey soğuklarına karşı koyan bir ağaç. Her yere uyumlu. Yetiştirilmesi kolay. Köklerinden çıkan sürgünlerle çoğaldığı gibi çelikleme, yani dalları kesip köklendirme yoluyla da çoğaltılabiliyor. Yirmiden fazla değişik türü var. Boyu beş, altı metreye kadar ulaşabiliyor. Park ve bahçelerin süslenmesinde çok tercih ediliyor. Bol güneşli alanlara dikilebildiği gibi, sıra sıra dikilirse bahçelere çok güzel çitler de oluşturabilir.

Leylağın yaprakları kalp şeklinde, kenarları düz, ince yeşil renkte, kışın dökülüyor. Daha çok koyu ve açık mor olmasının yanında, pembe, mavimtırak beyaz, krem renklerinde çiçekleri yalınkat veya katmer katmer salkımlar halinde. Bu salkımlar, boru şeklinde bir tabanın üstünde dört çanak yapraktan oluşan küçük küçük çiçek kümelerinden oluşuyor. Salkımlardaki bu küçük çiçekler yaz sonuna doğru tohumlanıyor. 

Leylak ağacının Latince genel adı Syringa Vulgaris. Syringa, Yunan Mitolojisinde bir perinin adı. Ormanların ve kırların tanrısı meşhur Pan bu periye âşık oluyor ve onu kovalamaya başlıyor. Syringa kendini bir çalıya dönüştürüyor Pan’ın kendisini yakalayacağını anlayınca. Pan periyi bulamıyor ama, perinin dönüştüğü leylak ağaççığından bir dalı alıp, bu daldan meşhur penflütü yapıyor.  Syringa, yani Panpipe. Şırınga (Syringa) boruya benzediği için Türkçedeki şırınga kelimesi de muhtemelen bu kelimeden geliyor olabilir.

Leylak denince insanın aklına göğüs dolusu bir ferahlık, aydınlık, bir iç derinliği huzuru geliyor. Yaşama sevinci. Eflatun zaten huzur veren bir renk. Leylak; nergis, sümbül, erik ve bademlerden sonra Nisan sonlarında veya Mayıs başlarında açtığından ilk yaz müjdesinin sembolü olarak da biliniyor.

Leylaklar dökülür mü?

Yıldırım Gürses içli şarkısında “Leylaklar dökülüp güller ağlasın” diyordu. Leylakların dökülüp gazel olduğunu görmedim. Akasyalar, yaseminler, iğdeler, hafif yağmurda bile dökülürken, leylaklar ne sarsıcı rüzgarlarda ne de şiddetli yağmurda dökülüyorlar. Dallarda salkım salkım solup kuruyor ve o enfes, eflatun, mor, beyaz, pembe renkler gittikçe koyulaşan bir kahverengiye dönüşüp buruşuyor. Bu buruşup kalmış salkımların içinden sonraları önce yeşil olan sonra kahverengiye dönüşen tohumlar çıkıyor.

Birçok kültürde leylak değişik manalar çağrıştırıyor. İskoçlar, leylakların, keskin kokularından dolayı sihirli bir güce sahip olduğuna inanırmış. Kraliçe Victoria çağında ise leylak ilk sevgilinin ve aşkın sembolü olarak görülmüş ve kocası ölen kadınlar kocalarının hatıralarını canlı tutmak için leylak iliştirivermişler elbiselerine. Amerika Birleşik Devletlerin New Hampshire eyaletinin sembolü olmuş bu eyaletin insanlarının, leylaklar gibi sert, amansız, zorluklara dayanabilen tabiatlarından dolayı. Ruslar ise yeni doğmuş bir bebeğin üstüne, çocuğa uzun sürecek bir hikmet getireceğine inandıklarından, çocuğun üst tarafına veya beşiğinin üstüne leylak asarlarmış. 

Leylakların açtığını görünce birçok hatıra canlanıyor. İlk leylağı nerede gördüm hatırlamıyorum ama liseli yıllarımda avlulu bir eski Antep evinde kalıyorduk. Evin ortasında küçük bir fıskiyeli havuz, havuzun dibinde bir ihtiyar leylak ağacı vardı. Eflatun açardı ve sadece ev değil sokak da huzur dolu derin bir leylak kokusuyla dolardı.

Çiçekçilerde satılmıyor leylak. Daha çok çingeneler satıyor dal dal, demet demet. Cömert bir çiçek bu. Bu mest eden kokuyu herkes koklasın, huzura ersin diye böyle bol bulunuyor belki de. Romanya Köstence’deyken oradaki vatandaşlardan demet demet alırdım. Odam leylak kokardı. Kuruyan salkımları atmazdım. Masada sabahları kuruyan salkımlardan hafif bir koku hissedilirdi aylar geçse bile.

Leylaklar açarken ben hep heyecanlanırım. Yeni bir ilkyaz. Bahar artık olgunlaşmış, önümüzde uzun upuzun bir yaz. Leylaklar dallarda eflatundan, beyazdan bulut bulut. Mavi mayıs göklerini seyretmek bu eflatun salkımlar arasından. Bu bayıltan, insana bir iç aydınlığı, gönül ferahlığı, yaşama tutkusu veren mest edici derin kokularıyla huzur rengi eflatun salkımların ötesinde bir mavi gök. Bu koku insanı gittikçe yücelten bir ulviliğe eriştiriyor, o mavi göklerin ötesine bakıyor insan. Leylak ağacı başka alemlere götüren bir istasyon, bir durak gibi.

Leylakların altında oturup leylakla konuşmalı insan. Dalları eğdirip çiçeklerle söyleşmeli. Bilhassa bir yağmur anında. O istasyona uğramalı. O serin havaya yayılan mest edici kokunun götürdüğü huzurla ulviliklere yücelmeli dilinde bir güzellik şarkısı. Bu gaflet uykusundan uyandıran kokuyla salkımlardan yansıyan süzülen güzelliğe bir kaside söylemeli, şiirler okumalı, şiirleşmeli insan.

 

LEYLAK SALKIMLARI

Bir hafif yağmur sonrası

Rüzgârda esneyen dallarda

Leylak salkımları

Salkımların huzur veren rengi

O bayıltan kokusu

Ah o öteler boyutlu

O derin kokusu

Yeşil dallar arasından

Sızan o serin mavi gök

Her leylak şimdi bir güzellik istasyonu

Mevsim ilkyaza doğru

Beyazlar, pembeler, morlarla

Hafif esneyişlerle

Bir sırrı fısıldıyor leylaklar

Mayıs rüzgarlarına

Her leylak şimdi başlı başına

Bir güzellik tablosu

Bir sırrı saklayan şiirlerle dopdolu

Her leylak salkım salkım nefeslerle

Çiçek çiçek dillerle

Bir güzellik senfonisi

Dinleyin diyor beni

Görün, seyredin beni diyor

Koklayın beni

Derinleşin yücelin diyor

Görün bu güzelliği

Açın gözlerinizi

 

Ah bu renk, ah bu bahar rüzgârı

Ah bu rüzgâra savrulan derin leylak kokusu

Bu yeşil dallar arasından

Huzur huzur yayılan

Derin derin duyulan

Bir gönül ferahlığı

Bir göz aydınlığı

Leylaklardan süzülen

Mutluluk veren bu renk

Leylak, ah leylak

Leylak ki bir renge adını veren çiçek

Bir güzellik senfonisi

Gönül bulutlara takılır gider

Gök şimdi daha mavi

Ruh şimdi daha ulvi

Gönül yücelere kanatlanan kuş

Uçup giden öteler ötesine

Ruh olup rüzgârda

Savrulan

Leylak, leylak, ah leylak.