Bozulan Çevre ve İklim Değişikliğine Karşı
Mesuliyet Hissi ve Bireysel Motivasyon

Prof. Dr. Ferah Armutçu

Bir önceki yüzyıl iki dünya savaşının gerçekleştiği, bilim ve sanayide çok önemli gelişmelerin olduğu bir zaman dilimiydi. Ancak içinde bulunduğumuz yirmi birinci asır da, ilk çeyreğinde yaşanılanlara bakıldığında, yirminci asırdan geri kalmayacak gibidir.

İnsanlığın çevre üzerinde önemli etkiler yapmaya başladığı sanayi devrimi sonrası dönem Antroposen Çağıolarak adlandırılır. Son COVID salgını etkilerinin de gösterdiği gibi insanoğlu kendisinin sebep olduğu iklim değişikliği, hızlı ve plansız kentleşme, küresel boyutta göçler, yoksulluk, eşitsizlik, gıda kıtlığı, salgınlar ve bulaşıcı hastalıklar gibi devasa problemlerle karşı karşıyadır (1,2).

Taraflar konferansı (COP), Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) kapsamında düzenlenmekte olan ve iklim değişikliğini ele almak üzere bir araya gelinen yıllık uluslararası iklim zirvesidir. Benzeri organizasyon ve toplantılarla küresel problemlere global ölçekte çözümler arayan insanoğlunun bireysel olarak da inisiyatif ve sorumluluk üstlenme vaktidir. Zira alarm zilleri bir siren sesi gibi, durmaksızın çalmaktadır (3). İnsanoğlunun yaşadığı gezegen olma özelliğiyle Dünyamız tüm insanlığa ait bir ortak değer ve ortak mirasıdır. Bu nedenle hangi millet ve inançtan olursa olsun bu ortak değere sahip çıkmak ve korumak herkesin asli görevlerinden biridir.

Kendisinden önce Hz. Musa ve Hz. İsa peygamberlere gönderilen kitaplar gibi, Peygamberimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v.) gönderilen Kur’an’da da Allah, insanın aklını kullanmasını teşvik eder. Kur’an, insanı sadece kutsal metinle ve peygamberin rehberliğiyle sınırlamaz aynı zamanda tabiatı gözlemlemeye ve ondan ders çıkarmaya davet eder: “Deveye bakmıyorlar mı, nasıl yaratılmış?” (Gaşiye, 17)

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelişinde akıl sahipleri için elbette ibretler vardır” (Âl-i İmrân, 190). Bu ve benzeri ayetlerle Kur’an, tabiatı temaşa etmeyi, onun ayetlerini okumayı emretmektedir. Bu, tabiatın da dinin bir parçası olduğunu gösterir. Deve, dağlar, yeryüzü ve sema, ya da her bir canlı, hepsi Allah’ın kelamının adeta tecessüm etmiş halidir. Son yıllarda, çevresel bozulmayı azaltmak için sosyal dinamiklerin öneminden söz eden çalışmalar çevrenin korunmasına ilişkin İslami perspektifin anlaşılmasına yönelik artan bir ilgiyi de vurgulamaktadır (4,5). Birleşmiş Milletler tarafından 2015 yılında ortaya konulan sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin temel amacı olan çevreyi koruma İslam inancında yer almakta ve 14 asır önce Hz. Muhammed (s.a.v.) tarafından uygulandığı görülmektedir. Bu yüzden çevre sorunlarını çözmede İslam’ın bakış açısının dikkate alınmasının, çevreyi korumada bilimsel kurumların yanı sıra, dini kurumların rolünün etkinleştirilmesi ve uygun çözümlere katkısını teşvik etme tavsiye edilmektedir (4). İslam, başlangıcından beri çevreyi koruma ve muhafaza etme ihtiyacını vurgulamıştır. Kur’an, hadisler ve Hz. Muhammed’in sünneti, yaşam boyu öğrenme için İslami eğitimin temel unsurlarıdır. Bu kaynaklar, sanitasyon, su, biyolojik çeşitlilik, dünyanın bozulması, atık azaltma ve iklim değişikliği gibi önemli çevresel konuları savunur (Tablo 1). İslam dini ayrıca sağlıklı yaşam tarzlarını ve insanların tutum ve davranışlarında olumlu değişiklikleri teşvik ederler. Tabii çevreyi ve yaşadığımız ortamı koruma, kullanma ve koruma çabaları, Allah’a (c.c.) ibadet etmenin bir parçası olduğundan, inananlar bununla dünyada ve ahirette ödüllendirilir.

İslam fiziksel ve ruhsal sağlık arasında bir denge sağlamanın aciliyetini vurgularken çevre kriziyle mücadelede dini toplum ve cemiyetlerin de giderek artan bir rol oynadığı gözlenmektedir. Zira dini konuşmalar, takipçilerinin tutumlarını şekillendirmede büyük bir potansiyele sahip olduğu için, çevre odaklı tartışmalar, toplumlarda çoğunluğun çevreye yönelik tutumlarını önemli ölçüde değiştirme potansiyeline sahiptir (6,7). İsraf ve savurganlığın yasaklanması İslam’ın çevreyle alâkalı önemli bir ilkesidir. 

İsraf, sadece tabii kaynakların bilinçsizce tüketilmesi ve boşa harcanması değil aynı zamanda bütün nimetlerin yaratıcısı ve sahibi olan Allah’a karşı da bir saygısızlıktır. Bu itibarla da bir mü’min israfın her türlüsünden kaçınmalıdır (8). Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) 2024 raporuna göre 783 milyon insanın açlık çektiği bir dünyada her gün 1 milyardan fazla öğün israf edilmektedir. 

Küresel sera gazı emisyonlarının % 8-10’unu oluşturan gıda kaybı ve israfı, biyoçeşitlilik kaybına da neden olmaktadır. Bir diğer ifadeyle küresel olarak üretilen gıdanın yaklaşık üçte biri çöpe atılmakta, bu da maddi olarak 1 trilyon dolardan fazla değere karşılık gelmektedir (9). Gıda kaybı ve israfı, gıdanın üretimi, nakliyesi ve işlenmesi de düşünülünce oldukça önemli bir karbon emisyonu sebebidir. Eğer bu atık gıda miktarı bir ülkeye ait olsaydı, Çin ve ABD’den sonra sera gazı emisyonuna sebep olan en büyük kaynak olurdu. Çöplüklerdeki gıda atıkları kısa vadede oldukça güçlü bir sera gazı olan metan (CH4) üretir. Karbondioksit (CO2) ve ondan 25 kat daha etkili olan metan (CH4) gazı atmosferi etkileyerek iklim değişikliğine yol açmaktadır. ABD’de yıllık gıda kaybı ve israfı 170 milyon metrik ton CO2 eşdeğeri sera gazı emisyonu oluşumuna yol açar ki bu rakam 42 kömürlü termik santralin yıllık emisyonuna tekabül eder (10).

İsraf dünyadaki düzenin bozulmasına yol açmaktadır

Rızık vermeyi Allah kendi uhdesine alıyor (Hud sûresi, 6). Allah Teala’nın isimlerinden biri de Rezzak’tır. Rızık ile alakalı aşırılığa kaçmak doğru olmaz. İsraf ve aşırı tüketim dünyanın düzenini bozar. Hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği, canlı türlerinin yok olması hep aşırı tüketimin sonuçlarıdır. Kur’an’da yeme-içmede meşru sınırlar içinde kalınması, israftan ve aşırılıktan kaçınılması öğütlenmiştir (A’raf sûresi, 31). Resul-i Ekrem (s.a.v.), yaratılışında en mutedil bir vaziyette ve en mükemmel bir surette yaratıldığından, hareketleri itidal ve istikamet üzere olmuş, ifrat ve tefritten kaçınmıştır. Bütün yaşamında, fıtri hallerinde ve dini hayatında, orta yolu seçmiş, israftan kaçınmıştır. Hattâ konuşmasında ve yeme-içmesinde de iktisadı rehber edinerek savurganlıktan kesinlikle uzak durmuştur (11). Risale-i Nurlar’da vurgulandığı üzere şükrün ölçütü kanaat ve iktisat; şükürsüzlüğün göstergesi ise hırs ve israftır. Çünkü israf şükre zıttır ve nimeti küçük görmektir. İktisat ise nimete hürmet göstermektir. İktisat mânevî bir şükürdür, nimetlerdeki ilâhi rahmete saygının göstergesidir; kesinlikle bereket sebebidir, bedenimiz için de bir sağlık vesilesidir. Dilencilik yaparak aşağılanmaktan kurtaracak izzetli bir tavırdır, nimetin içindeki lezzeti hissetmek ve zâhiren lezzetsiz görünen nimetlerdeki lezzeti tatmak için güçlü bir sebeptir. İsraf ise zikredilen bütün bu hikmetlere zıt olduğundan, feci sonuçlar doğurur (12).

Mesuliyet Hissi ve Bireysel Motivasyon Küresel ısınmaya neden olan antropojenik emisyonların yaklaşık % 55’i, petrol, doğal gaz ve kömür gibi fosil yakıt türlerinden elde edilen enerjinin, binalar ve ulaşımda kullanılmasından, kalan kısmı ise insan kaynaklı emisyonlardan (arazi, bina, araç, elektronik, giysi, gıda, ambalaj vb mal ve malzeme üretimiyle) açığa çıkmaktadır. Özellikle gıda kaybı ve israfının önlenmesi küresel ısınmanın yavaşlatılmasına katkı sağlayabilir. Yiyeceklerin atılmadan veya israf edilmeden önce yeniden dağıtılması hem açlıkla hem de iklim değişikliğiyle de mücadelede önemlidir. Amerika Birleşik Devletleri’nde gıda bankaları, bağışlanan gıdaları ihtiyaç sahibi nüfusa dağıtarak gıda güvensizliği oranını ve karbon emisyonunu azaltmada önemli bir rol oynamaktadır. Fazla gıdanın, gıda bankaları aracılığıyla yeniden dağıtılması, 2023 yılında 1,8 milyon ton CO2 emisyonuna eşdeğer bir azalma sağlamıştır. Son etki raporundaki rakamların da ortaya koyduğu üzere küresel gıda bankacılığı ağı, elliden fazla ülkedeki gıda bankalarıyla çalışmakta, kullanımları küresel olarak artmakta ve üyelerinin çoğu, doğrudan çiftçilerden gıda alarak tarımsal iyileşmeye de katkı sağlamaktadır (13,14). Ayrıca, Portekiz Katolik Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma, platform tabanlı paylaşım girişimlerinin CO2 emisyonlarını azaltarak iklim değişikliğinin azaltılmasına katkı sağladığını göstermiştir (15). Buzdolabındaki her şey tüketilemiyorsa bu ürünlerle en azından bahçeyi gübrelemek veya biyogaz için kompost yapmak alternatif bir çözüm olabilir. Süpermarketlere satılmayan gıda ürünlerini çöpe atmamaları, bunun yerine gıda bankalarına ya da hayır kurumlarına vermeleri için baskı yapılabilir. Restoranlardan yenmemiş yiyecekleri paketleyip vermeleri de istenebilir. Bu iki önlem, İspanya’da yakın zamanda kabul edilen bir gıda atığı yasasında yer almıştır. Nüfusun daha çok olması nedeniyle şehirler gıda atıklarını azaltma ve sirkülasyon (döngüsellik) potansiyeline sahiptir. Evlerimizdeki gıda atıklarını azaltarak kollektif küresel iklim eylemine katkıda bulunabiliriz. Aslında bizlerin bireysel güçlerimizi birleştirerek bu krizi çözmek yolunda önceliğimiz, daha fazlasını paylaşmak ve israf etmemek olmalıdır. Bir başka ifadeyle, binlerce yıldır insanların yapmakta olduğu ama modern hayatta büyük ölçüde unutulanları hatırlamak ve yapmak.

Sonuç 

Dünya Sağlık Örgütü, 2021 yılında insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük sağlık tehdidinin iklim değişikliği olduğunu açıkladı. İklim değişikliği, tarım, orman ve bitki örtüsü, temiz su kaynakları, deniz seviyesi, enerji, insan sağlığı ve biyolojik çeşitliliği doğrudan veya dolaylı olarak çeşitli şekillerde etkilemektedir. Tüm bunların yanında, iklim değişikliği sosyal ve ekonomik sorunlara da sebep olmaktadır.

İklim değişikliğine bağlı bu olumsuz etkiler, uyum ve azaltım stratejilerinin etkin bir şekilde uygulanması ile asgari düzeye indirilebilir (16). Barış, esenlik ve refah dini olan İslam ve onun öğretileri, çevremizdeki tüm varlıklar için güven kaynağıdır. İslami öğretide, çevreyi korumak inanç ile yakından ilgili olduğundan her birey sorumluluk üstlenmeli; İslam’daki çevre koruma ilke ve uygulamalarını takip ederek gelecek nesiller için daha sağlıklı ve daha sürdürülebilir bir dünya oluşturulmasına yardımcı olmalıdır. Sosyal sorumluluğun bir gereği olarak, bozulan çevre ve iklim değişikliği gibi sorunlara çözüm bulma çabalarını desteklemeli ve aktif rol üstlenmeliyiz.

Hizmet gönüllüleri, içinde yaşadığı topluma katkı yapmayı ve içtimaî problemlere çözüm üretmeyi, sosyal mesuliyetin gereği olarak kabul ederler (17). Bu sosyal sorumluluk, onlara dünyamızı ve içindeki bütün ekosistemleri, gelecek nesillere temiz ve olabildiğince problemsiz bırakma misyonunu yüklemektedir. Vakit kaybetmeksizin, yaşadığımız çevreyi korumaya önem vermek; fert, aile ve toplum olarak daha yaşanılır bir dünyanın oluşumuna katkı yapmak her birey için asli bir vazifedir.

Kaynaklar
1. Churruca-Muguruza C. The changing context of humanitarian action: Key challenges and issues. In: International
humanitarian action, Springer, 2018, pp. 3–18.
2. Xu C, et al. Future of the human climate niche. Proceedings of the National Academy of Sciences. 2020; 117(21): 11350-5.
3. Folke C, et al. Our future in the Anthropocene biosphere. Ambio 2021; 50:834-869.
4. Bsoul L, et al. Islam’s perspective on environmental sustainability: A conceptual analysis. Social Sciences. 2022; 11(6):228.
5. Mohidem NA, Hashim Z. Integrating environment with health: An Islamic perspective. Social Sciences. 2023; 12(6):321. 6.
6. Sadowski RF, Ayvaz Z. Biblical and Quranic Argumentation for Sustainable Behaviors Toward Nature. Problemy
Ekorozwoju. 2023;18(1).
7. Seyitoğulları MA. Su ve su yönetimi: İslami öğreti perspektifinden bir analiz. Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Dergisi 2024; 15:1-22.
8. Gülen F. Çevreye İnançlı Bakış. Ekoloji 2023; 11:4-5.
9. UNEP Food Waste Index Report 2024 Key Messages (UNEP, 2024); https://go.nature.com/3SJx1Sm
10. İklim değişikliğini yavaşlatmanın 7 yolu. 26 Eylül 2022. http://www.samanyoluhaber.com/iste-iklim-degisikliginiyavaslatmanin-
7-yolu-haberi/1399348
11. Nursi S. Lem’alar. Onbirinci Lem’a – Onbirinci nükte – Üçüncü Mes’ele. Şahdamar Yayınları. İstanbul. 2011.
12. Nursi S. Lem’alar. On dokuzuncu Lem’a. Birinci Nükte. Şahdamar Yayınları. İstanbul. 2011.
13. Sengul Orgut I, Lodree EJ. Equitable distribution of perishable items in a food bank supply chain. Production and
Operations Management. 2023;32(10):3002-21.
14. Harvey J, et al. Food sharing, redistribution, and waste reduction via mobile applications: A social network analysis.
Industrial Marketing Management. 2020; 88:437-48.
15. Pielow Z. The contribution of platform-based food sharing start-ups to food waste reduction in developed countries
(Doctoral dissertation) 2022.
16. Demirci F. Climate change and our health. Fountain, 2023;151:38-42.
17. Hi̇zmet Hareketi̇’ni̇n Temel Değerleri̇. https://afsv.org/wp-content/uploads/2021/09/HIZMET-HAREKETININ-TEMELDEGERLERI.
pdf