Çevre Duyarlılığı: Dünya Ruhunun Ahengini Koruma Sorumluluğu
Dr. Mehmet Ali Eroğlu
Dünya, yaratıldığı günden bu yana her zerresinde ilâhi bir nizama sahip bir eser olarak karşımızda duruyor. Zerrelerin âhenkli dansından çiçeklerin renk cümbüşüne, canlılarla cansızlar arasındaki şaşırtıcı dengeye kadar her detay, evrenin gönlümüzde yankılanan şiirini fısıldıyor. Bu düzen, Kur’an’da Allah’ın yaratma sanatına işaret eden pek çok ayette övülmektedir: “O ki yedi göğü birbiriyle uyum içinde yaratmıştır. Rahman’ın yaratmasında hiçbir düzensizlik göremezsin. Gözünü çevir de bak; bir çatlak görüyor musun?”. Bu ayet, evrendeki mükemmel uyumu ve düzeni hatırlatarak bizim de bu ahenge saygılı olmamız gerektiğini vurgular.
Peygamber Efendimiz de (s.a.v.) çevre ahengini korumayı her daim tavsiye etmiştir. “Yeryüzü, sizin için bir mescid ve bir temizlik vesilesi kılındı” hadisi, dünyanın sadece bir yaşam alanı değil, aynı zamanda kutsal bir emanet olduğunu hatırlatır. Bu düzene, bu ahenge olan tanıklığımız çoğu zaman bir hayranlıktan ibaret kalsa da şimdi bunun ötesine geçerek bu ahengi koruma sorumluluğumuzu idrak etme zamanıdır.
Doğayla Uyumu Yeniden Keşfetmek
Günümüzde çevre sorunları, bireysel hayatlarımızın çok ötesinde, küresel çapta bir tehdit oluşturuyor. Plastik atıkların okyanuslara karışması, orman yangınlarının ekosistemleri mahvetmesi, sıcaklık artışının biyoçeşitliliği tehdit etmesi gibi problemler, ahenkli bir düzene sahip olan dünyamızı kaosa sürüklüyor. Ancak bu kaosun tam ortasında, dünya ruhunun şiirini tekrar duyabilir ve ahengi yeniden inşa edebiliriz.
Popüler kültürden çarpıcı bir örnek alalım: 2021 yılında Netflix’te yayınlanan Don’t Look Up filmi. Film, bir kuyruklu yıldızın dünyaya çarpma tehdidi karşısında, bireylerin ve liderlerin vurdumduymazlığını mizahi ama bir o kadar trajik bir dille ele alıyor. Bu film, aslında çevresel felaketler karşısındaki tepkisizliğimizin bir alegorisi olarak okunabilir. Çünkü doğa bize çeşitli şekillerde alarm vermeye devam ediyor ve biz görmemezlikten gelmeyi tercih ediyoruz. İşte bu noktada hem bireyler hem de topluluklar olarak harekete geçme zorunluluğumuz var.
2022 yılında Avrupa’da yaşanan sıcak hava dalgası sırasında birçok ülkede rekor düzeyde orman yangınları meydana geldi. Bu felaketler, sadece ekosistemleri yok etmekle kalmadı aynı zamanda insanlara doğanın kırılgan dengesini bir kez daha hatırlattı. Felaketin ardından birçok toplum, sürdürülebilir tarım uygulamalarına yönelme ve yeniden ağaçlandırma projelerine ağırlık verme kararı aldı.
2019’da yayınlanan bir belgesel Our Planet. David Attenborough’nun etkileyici anlatımıyla hayat bulan bu belgesel, biyoçeşitliliğin güzelliklerini ve iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini gözler önüne seriyor. Belgesel, izleyicilere doğal güzellikleri koruma bilinci aşılayarak bireysel ve toplumsal düzeyde harekete geçme çağrısı yapıyor.
COVID-19 pandemisi sırasında dünyanın birçok bölgesinde hava ve su kalitesinde ciddi iyileşmeler yaşandı. İnsan etkinliklerinin azalması, doğanın kendini yenileme kapasitesini gösterdi. Bu, sürdürülebilir yaşam alışkanlıkları benimsemenin çevre üzerindeki olumlu etkilerini gözler önüne seren bir dönemdi.
Asr-ı Saadetten İlham Alarak Günümüze Yansıtmak
İslam tarihi, doğayı koruma ve çevreye saygı konularında pek çok çarpıcı örnek sunar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ağaç dikmeyi ve doğayı korumayı bir ibadet olarak görmüştür. “Kıyametin kopacağını bilseniz bile elinizde bir fidan varsa, onu dikin” hadisi çevresel sorumluluklarınızın önemini vurgular.
Hz. Ömer’in halifeliği döneminde, su kaynaklarının korunması ve hayvanların haklarına dikkat edilmesi konusunda aldığı tedbirler, çevre duyarlılığına dair erken bir model oluşturur. Bu uygulamalar, doğayla uyumlu bir yaşam tarzının hem bireysel hem de toplumsal bir görev olduğunu gösterir.
Fethullah Gülen Hocaefendi, çevreye duyarlılığı ve doğanın korunmasını İslamî bir sorumluluk olarak vurgulamaktadır. Ona göre, evrendeki düzen ve ahenk, Allah’ın varlığının ve birliğinin delillerindendir. Bu nedenle insanın çevreye saygı göstermesi ve onu koruması, imanının bir gereğidir.
Hocaefendi, çevre konusundaki düşüncelerini Mümin Ufkunda Çevre başlıklı sohbetinde detaylandırmıştır. Bu sohbetinde, İslam’ın çevreye bakışını ve çevrecilik meselesine temel teşkil edebilecek dinî esasları ele almıştır.
Ayrıca, çocukların çevresi ve eğitimi konusundaki görüşlerini Çocuk ve Çevresi başlıklı eserinde dile getirmiştir. Bu eserinde, çocuğun aile ve dost çevresinden nasıl etkilendiğini ve bu çevrenin çocuğun gelişimindeki önemini vurgulamaktadır.
Hocaefendi’nin çevreye dair bu derinlikli bakışı, onun eserlerinde ve sohbetlerinde sıkça yer bulmaktadır. Bu perspektif, çevre duyarlılığının sadece bir doğa sevgisi değil aynı zamanda imanî bir sorumluluk olduğunu göstermektedir.
Çözüm: İnsan ve Tabiatın Uyumu
Hizmet hareketi olarak, çevre duyarlılığına katkıda bulunacak projeler geliştirmek bizim elimizde. Mesela, günümüz teknolojisini kullanarak gençleri çevre dostu bir geleceğe yönlendirebiliriz.
Atıklara Yeni Bir Hayat Vermek: Kompost yapımını ve geri dönüşümü yaygınlaştıracak uygulamalar tasarlayabiliriz.
Ağaç Dikim Kampanyaları: Teknolojinin ve sosyal medyanın etkisini kullanarak küresel ağaç dikim kampanyaları organize edebiliriz.
Eğitim Programları: Gençlere ve yetişkinlere dönük yaşam tarzlarına dair eğitim materyalleri sunabiliriz.
Gökyüzünden Toprağa, Hep Birlikte…
Bir vicdan sesi olarak, dünyanın ahengini bozan problemleri durduracak çözümler bulmak zorundayız. Zira gökyüzünde bize gülümseyen yıldızlardan, denizlerin derinliklerine kadar her şey, ahenk ve düzenle yaratıldı. Bizim rolümüz bu ahengin bekçisi olmaktır. Hizmet ruhu, bu şiiri bir adım daha ileri taşıyacak kudrete sahiptir.
Hizmet ruhu, diyaloğun birleştirici gücü ile çevre duyarlılığını birleştirme potansiyeline sahiptir. Tıpkı insanlar arasındaki uyum ve anlayışı tesis etmek için kurulan köprüler gibi, tabiatla insan arasındaki ahengi yeniden tesis etmek de ortak bir gayret gerektirir. Ancak bu sorumluluk sadece hizmet gönüllülerinin değil çevremizdeki tüm dostlarımızın da desteğiyle gerçekleşebilir. Hep birlikte atacağımız küçük adımlar, dünyamızın ahengini koruma yolunda büyük farklar oluşturabilir.