İslam Tarihi Perspektifinden Ekoloji: İklim Krizinde Denge Arayışı

Mehmet Ali Eroğlu

Son yıllarda dünya genelinde yaşanan aşırı sıcaklık artışları ve çevre felaketleri, doğaya bakış açımızı yeniden değerlendirmemiz gerektiğini gösteriyor. 2025’in kaydedilen en sıcak ocak ayı olarak tarihe geçmesi, iklim krizinin boyutlarını daha da görünür hale getirdi. Copernicus İklim Servisi’ne göre, küresel sıcaklıklar sanayi öncesi döneme kıyasla 1,75°C arttı ve bu artış, doğanın dengesinin bozulduğuna işaret ediyor.

Bu bağlamda, İslam’ın ekolojik prensipleri ve “mizan” (denge) ilkesi, sürdürülebilir bir gelecek arayışında önemli bir rehber sunuyor. İslam dünyasında geçmişten günümüze çevre ile ilgili öğretiler ve uygulamalar, doğayı koruma bilincinin ne kadar derin köklere dayandığını gösteriyor. Ancak, günümüzde bu ilkeleri uygulamak için küresel çapta daha fazla çaba sarf edilmesi gerekiyor.

İslam’ın Doğaya Bakışı ve “Mizan” İlkesi

İslam, doğayı Allah’ın bir emaneti olarak kabul eder ve insanı bu emanetin sorumlusu olarak görür. Kur’an-ı Kerim’de, “Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı” (Tegabün Suresi, 3) ayeti, evrendeki kusursuz dengeye işaret eder. Bu denge, insanın doğayla uyum içinde yaşamasını ve onu korumasını gerektirir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Yeryüzü sizin için bir mescit ve temizlenmiş bir ibadet alanıdır” buyurarak, temiz bir çevrenin sadece fiziksel değil, ruhsal bir gereklilik olduğunu vurgulamıştır. Ancak günümüzde fosil yakıt tüketimi, plastik atıklar, su israfı ve aşırı tüketim gibi unsurlar, bu doğal temizliği tehdit etmektedir. İslam’ın “israf haramdır” ilkesi, kaynakların ölçülü ve bilinçli kullanılmasını emrederken, modern insanın tüketim alışkanlıkları bu prensiple çelişmektedir.

Örneğin, günümüzde gıda israfı, çevresel sorunların başında geliyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ne göre, dünya genelinde üretilen gıdanın üçte biri çöpe gidiyor. Oysaki Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Yemeği israf etmeyin, çünkü o berekettir” buyurarak, ihtiyacımız kadar tüketmemiz gerektiğini hatırlatır. Ayrıca; A’raf Suresi 31. ayetinde, “Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” Buyrulmaktadır.

İklim Değişikliği ve Rekor Sıcaklıklar

Bilim insanları, küresel sıcaklıkların yükselişinin ana sebebinin insan faaliyetleri olduğunu belirtiyor. 2024’teki El Niño etkisinin azalmasına rağmen, 2025’in başlarında sıcaklıkların beklenenden 0,2°C daha yüksek çıkması, bilim dünyasını şaşırttı. NASA Goddard Enstitüsü Direktörü Gavin Schmidt, “Sera gazları uzun vadeli ısınmanın temel nedeni, ancak son birkaç yıldaki aşırı sıcaklıkların tam sebebini çözmeye çalışıyoruz” diyor.

Ayrıca, Çin’de hava kirliliğini azaltmak için alınan önlemlerle aerosol (havadaki küçük parçacık) seviyelerinin düşmesi, insan sağlığı için olumlu olsa da bu parçacıkların güneş ışınlarını yansıtma etkisinin azalması ısınmayı hızlandırıyor. Bilim insanı James Hansen, “Aerosol etkisinin hafife alınması, gelecekte beklenenden daha şiddetli bir iklim değişikliği riski taşıyor” diyor.

Peki, biz bu durumu değiştirmek için ne yapabiliriz?

  • Karbon ayak izimizi azaltmalıyız: Daha az fosil yakıt tüketmek, toplu taşıma araçlarını kullanmak ve yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmek bu süreçte önemlidir.
  • Ağaçlandırma çalışmalarına destek olmalıyız: Ağaçlar, karbondioksiti emerek atmosferdeki dengeyi korumaya yardımcı olur.
  • Su tasarrufu yapmalıyız: Su kaynaklarımız sınırlıdır ve su israfını önlemek hem çevre hem de İslami öğretiler açısından büyük önem taşır.

İslam Dünyasında Çevresel Girişimler

Körfez ülkeleri, petrol bağımlılığından kurtulmak için yeşil teknolojiye yatırım yapıyor. Suudi Arabistan’ın NEOM projesi, 2030’a kadar %100 yenilenebilir enerji hedeflerken, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Masdar City projesi karbon nötr bir şehir modeli sunuyor. Ancak, Pakistan’daki sel felaketleri veya Endonezya’daki ormansızlaşma, İslami ilkelerin pratikte yeterince uygulanmadığını gösteriyor.

Buna karşılık, İslami Yeşil Finans mekanizmaları hızla yayılıyor. Malezya’da 2023’te başlatılan “Sukuk-i İklim” tahvilleri, Müslüman yatırımcıları güneş enerjisi ve su tasarrufu projelerine yönlendirmektedir. Kenya’daki mangrov restorasyonu gibi projeler, yerel toplulukları sürdürülebilir kalkınmaya dahil ediyor.

Bu örnekler, İslam dünyasının ekolojiye duyarlı çözümler üretme kapasitesine sahip olduğunu gösteriyor. Ancak bu çabaların daha geniş çapta yaygınlaştırılması gerekiyor.

Bireysel ve Toplumsal Sorumluluklar

İklim krizine karşı bireysel olarak alabileceğimiz pek çok önlem bulunmaktadır. İşte günlük hayatımızda uygulayabileceğimiz bazı adımlar:

  1. Tek Kullanımlık Plastiklerden Kaçının: Günümüzde plastik atıklar, çevreyi en fazla kirleten unsurlardan biridir. Kendi termosunuzu ve bez çantanızı kullanarak plastik tüketimini azaltabilirsiniz.
  2. Enerji Tasarrufu Sağlayın: Gereksiz ışıkları kapatarak, enerji verimli cihazlar kullanarak ve güneş enerjisinden yararlanarak karbon ayak izinizi düşürebilirsiniz.
  3. Geri Dönüşümü Destekleyin: Evde, işyerinde ve okulda atıkları ayrıştırarak geri dönüşüm sürecine katkıda bulunabilirsiniz.
  4. Toplumsal Çevre Projelerine Katılın: Ağaç dikme kampanyalarına katılarak veya yerel çevre gruplarına destek vererek çevrenin korunmasına yardımcı olabilirsiniz.
  5. Çevre Konusunda Bilinçlenin ve Bilinçlendirin: Çevreye duyarlılıkla ilgili kitaplar okuyarak, sosyal medyada farkındalık kampanyalarına destek vererek bu konuda bilinç yaratabilirsiniz.

Sonuç: Mizanı Korumak İçin Kolektif Sorumluluk

Bilim insanları, 2025’in 2023-24’ten daha serin geçeceğini öngörse de “iklim tuzağı” riski devam ediyor. İslam’ın ekolojik öğretileri, bu küresel mücadelede ahlaki bir rehber sunuyor: Suyun israfından kaçınmak, hayvan haklarını gözetmek ve yenilenebilir enerjiye geçişi bir “kulluk görevi” olarak benimsemek.

Peygamberimizin (s.a.v.) “Kıyametin kopacağını bilseniz bile elinizdeki fidanı dikin” sözü, umutsuzluğa kapılmadan harekete geçme çağrısıdır. İslam dünyası, NEOM gibi mega projelerin yanı sıra, bireysel tasarruftan uluslararası iş birliklerine uzanan bir yol haritasıyla, bu çağrıya kulak vermek zorunda.

Dengeyi (Mizan’ı) koruyalım, geleceğimizi birlikte inşa edelim.