Suyun Hasadı ve Korunması İçin Örnek Bir Proje

Prof. Dr. Hüseyin Padem

Su, insanlık tarihi boyunca insan yaşamına ve medeniyete yön vermiş çok önemli ve belirleyici bir unsurdur. Suyun olmadığı veya yetersiz olduğu bölgelerden insanlar başka bölgelere göç etmişler, yaşam alanlarından ayrılamayan insan ve canlılar ise hayatlarını kaybetmişlerdir. 

Medeniyetlerin gelişmesinde büyük etkisi olan kavimler göçünü tetikleyen en önemli unsur kuraklıktır. Yeterli yağışın olmadığı veya mevcut suyun ihtiyaç duyulan bölgelerde muhafaza edilemediği durumda, ne insanlar yeteri kadar içme suyu bulabilmişler ne de hayvanlarının ve bitkilerinin su ihtiyaçlarını karşılayabilmişlerdir. Orta Asya’dan Anadolu ve Avrupa’ya olan büyük kavimler göçünün temelinde bu faktör bulunmaktadır. 

Suyun basit görünen ama olağanüstü bir döngüsü vardır. Başta denizlerden olmak üzere suyun bulunduğu her yüzeyden buharlaşma olur ve su, buhar olarak atmosfere karışır. Havada zerreler halinde buluta dönüşen su, özellikle kara parçaları üzerine rüzgarlarla taşınır ve o bölgelere yağmur veya kar olarak düşer. 

Amerika Birleşik Devletleri’nde Suyun Korunması Projesi

Yerleşim yerleri dışındaki bölgelere düşen yağış suları, ırmaklara karışmakta veya toprak altına sızmaktadır. Bu suların doğaya kazandırılması kolaydır. Ancak yerleşim yerlerine, bina çatılarına, asfalt ve beton yollara düşen yağmur suları nereye gidiyor? Bu sular, genellikle mazgallar ve kanalizasyon sistemi kullanılarak uzaklaştırılmaktadır. ABD’deki projede esas amaç, yağmur veya kar yağışı sonunda, kara parçası üzerine düşen suyun yine o bölgede uygun yerlerde tutulmasıdır. 

Söz konusu projede, yerleşim bölgelerinin jeolojik yapısı incelenerek yağışların doğal olarak akabileceği bölgeler tespit edilmiştir. Bu bölgelerde yıllık yağış miktarları dikkate alınarak küçük göletler oluşturulmuş ve mazgal sistemi yardımıyla bütün yağış suları bu göletlere taşınmıştır. Göletlerin kapasite planlaması doğal olarak mümkün olan en fazla yağış miktarına göre planlanmıştır. Göletin çevresi öncelikle çimlendirilmiş, çocuk oyun alanları oluşturulmuş, bölgenin büyüklüğüne göre ağaçlandırılmış ve park haline getirilmiştir. Bazılarında insanların düğün, yaş günü gibi ihtiyaçlarını karşılamak için de sosyal tesisler inşa edilmiştir. 

Göletlerde balık bulunmakta, bazı büyük göletlerde başta çocuklar olmak üzere balık tutmaya da izin verilmektedir. Göletlerde suyun akmaması nedeni ile zamanla oksijen içeriği düşmekte, yosun gelişimi artmaktadır. Bunu önlemek için de göletlerin orta kısımlarına su fıskiyeleri yerleştirilerek oksijen sağlanmaktadır. Özellikle yaz aylarında göldeki suyun fıskiyelerle püskürtülmesi ile çok güzel görüntüler oluşturulmaktadır. 

Suyun göletlerde tutulması sayesinde yer altı suları da sürekli olarak desteklenmektedir. Yazın sıcak havalarda göl yüzeyinde meydana gelen buharlaşma ile çevrede kısmen serin ve dinlendirici bir atmosfer meydana gelmektedir. Kısa zamanda düşen çok fazla yağış nedeni ile meydana gelebilecek sel baskınları ihtimali de bu uygulamayla en aza indirilmektedir. 

“Su hayattır” cümlesi çok doğru bir ifadedir. Suyun olduğu yerde hayat vardır. Bu projenin uygulandığı bölgelerde yaban hayatı olarak tanımladığımız tavşan, sincap, tilki gibi hayvanlar yanında çok değişik türdeki kuşları, böcekleri görmek mümkün olmaktadır. Bu proje ekolojik dengenin sürdürülmesine ciddi katkı sağlamaktadır.

Bu Proje Romanya’da Uygulanabilir mi?

Romanya, Avrupa’da ve dünya ölçeğinde önemli bir tahıl üreticisi ülkedir. Yılda ortalama 18 milyon ton mısır, 10 milyon ton buğday, 3 milyon ton kadar ayçiçeği üretmektedir. Ancak 2022 yılında yaşanan ve başta tüm Avrupa’da hissedilen kuraklık nedeni ile bu ürünlerin üretimi %30 oranında düşmüştür. Tuna nehrinin debisi de hissedilir miktarda azalmış, bazı küçük akarsular kurumuştur. Çözüm, öncelikle yeterli suyun sağlanması ve bu suyun bitkilere sulama suyu sistemleri kullanılarak verilmesidir. 

Romanya’nın kısa süre sonra Schengen bölgesine gireceği tahmin ediliyor. Sonrasında inşaat sektörünün daha da büyümesi söz konusu. Bu şekilde yeni yapılaşma alanları ABD örneğinde olduğu gibi planlanabilir. Hem doğanın korunması hem yağış sularının yerinde tutulması ve hem de zaten ihtiyaç duyulan park sorunu da bu sayede çözülmüş olacaktır. Bu proje ek bir maliyet de getirmeyecektir. 

Bu uygulama köy gibi küçük yerleşim yerleri için de çok uygundur. Köylerde uygun gölet alanı tespit edilip mazgal sistemi ile sular gölete iletilebilir. Bina çatılarına düşen yağış suları oluklarla toplanıp mazgallara bağlanabilir. Projenin uygulanması ile her köyde parklar oluşturulup insanların kaliteli vakit geçirebilecekleri yeşil dokular meydana gelecektir.  

Sonuç olarak, yağış sularının düştüğü bölgede muhafaza edilmesi ile ilgili stratejiler belirlenirken mevcut bilgilerin ve farklı ülkelerdeki örnek proje uygulamalarının ivedilikle değerlendirilmesi, bütün dünyada sıcaklıkların adım adım artmasının getireceği olumsuz etkilerin azaltılması için önemli bir fırsat oluşturmaktadır.

Kaynak:

  1. Soak Up the Rain: What’s the Problem? | US EPA. (2023, November 8).Environmental Protection Agency. Retrieved December 24, 2023, from https://www.epa.gov/soakuptherain/soak-rain-whats-problem
  2. Szaboova, L. (2023). Climate change, migration and rural adaptation in the Near East and North Africa region. Rome, FAO. https://doi.org/10.4060/cc3801enhttps://biofuels-news.com/news/viridos-signs-deal-with-exxon-to-help-scale-up-algae-biofuels/